İyi bir hayat sürebilmemizin en temel şartı hem fiziksel hem de psikolojik açıdan sağlıklı olmamızdır. Hayatın akışında birçok problem ile karşılaşmaktayız. Bu problemlerin bir kısmını kendi yöntemlerimiz ile çözebiliyoruz.
Bazı problemleri ise çözmekte zorlanıyoruz. Hatta çözmekte zorlandığımız bu problemler için bir çıkış yolu olmadığını düşünüp umudumuzu kaybediyoruz. Yetişkin terapisi bu noktada günlük hayatın içerisinde zorluk yaşayan ve bu zorluğu fark eden bireyler için tamamen tarafsız ve gizlilik esasını baz alarak psikolojik teknikleri ve yöntemlerin kullanıldığı çözüme ulaştıran bir yol veya bir iyileştirme sürecidir.
Eskişehir psikolog olarak gerçekleştirdiğimiz seanslarda bireyin kendisinde güçlü ve zayıf yönlerini daha iyi farkına varması, olumlu ve olumsuz duyguların varlığını kabul edebilmesi, günlük hayatında yaşadığı duygu ve değişimlerinin farkına varıp kontrol edebilmesi ve yaşadığı zorlukları aşabilmesi amaçlanmaktadır. Bireysel konuların ele alınmasının yanı sıra bireyin hem aile hem sosyal hem iş hem de okul hayatıyla alakalı yaşamış olduğu veya yaşayabileceği olası sorunları da kapsamaktadır. Birey sahip olduğundan daha farklı bakış açıları kazanır. Bu sayede yaşanılan sorunlara farklı pencereden değerlendirme yapabilme fırsatını kendisinde yaratmış olur. Yapılan bu seanslar ile psikolojik açıdan sağlıklı ve kaliteli bir yaşamı sürdürebilmenin temelleri atılmaktadır.
Eskişehir bireysel terapi süreci, danışan ile terapist arasında güven bağı oluşarak yapılır. Bireyin kendisinden emin bir şekilde bu süreçte ilerlemesi sağlanır. Terapist, seans süreci boyunca bireyi yargılamaz, eleştiride bulunmaz ve suçlamaz. Oluşan bu güven bağı seansların verimli geçmesini olumlu yönde etkiler. Seanslarda terapi sürecinin sonunda bireyin kendisine olan değeri doğru bir şekilde verebilmesini, hayatının önceliklerini psikolojik açıdan sağlıklı adımlar ile belirleyebilmesini ve yaşadığı sorunları pratik şekilde çözebilme yetisini kazandırmış olur. Bireysel yetişkin terapisi, geçmişten günümüze süregelen durumların zorluklarını aşabilmenin, şu anı kolaylaştırmanın ve geleceğe olumlu yaklaşabilmenin önemli bir noktasıdır. Seansların ne kadar süreceği, kullanılacak terapi yöntemi ve işleyişi kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Kendinizi daha iyi tanıyacağınız bu iyileştirme sürecine birlikte adım atabilmemiz ve süreç hakkında daha detaylı bilgi alabilmeniz için iletişim numaramızdan bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Yetişkin terapisine kimler katılabilir?
Hayatında bazı zorluklar yaşayan, yaşadığı bu zorluklar için çözüm yolları üretmek isteyen, ileriye dönük yaşayabileceği sorunlar karşısında pratik çözüm üretebilme yetisini kazanmak isteyen, geçmişte yaşanmış hala etkisi devam eden ve gelecek hayatında olabilecek sorunları göz ardı etmek istemeyen tüm bireyler katılabilir. Günlük hayatta yaşanan sorunlar sebebiyle yaşam kalitenizin düştüğünü hissediyorsanız, bu sorunlar kendinizi ve çevrenizi mutsuz hissettiriyorsa bu sorunlarla başa çıkabilmenin yolunu aramalısınız. Yaşadığınız sorun olmasa dahi kendinizi anlatabileceğiniz, tarafsız ve güvenilir bir ortamda hayatınızla ilgili önemli kararları alabilmek için atılacak adımlara kendinizi hazırlamak, yaşam konforunuzu arttırmak, daha sakin ve huzurlu bir bakış açısı kazanabilmek için başvurabilirsiniz.
Yetişkin terapi seansları ne kadar sürer?
Terapi süreci seans içeriğine bağlı olarak değişmektedir. Kişiden kişiye seans süresi ve seans içeriği farklılık gösterebilmektedir. Terapi süresi içerisinde danışanın terapi için gereken emeği verebilmesi gerekmektedir. Kişinin isteği ve terapi sürecini aksatmadan düzenli bir şekilde katılım sağlaması terapi sürecini etkileyen etmenlerdendir.
Terapi almanın faydaları nelerdir?
- Bireyin olumsuz olan duygu ve düşünceleri zamanla olumlu bir hal almaya başlar.
- Kendini keşfetme sürecidir.
- Kişi kendisini daha iyi anlar ve daha iyi ifade etmeye başlar.
- Geçmişte yaşanılan olumsuz tecrübelerin etkisini hayatından kaldırmak için adım atar.
- Hem aile hem de sosyal ilişkilerin iyileşmesine yardımcı olur.
- Yaşanılan zorluklara farklı bir bakış açısından bakmaya başlanır.
- Yaşam konforunuz artar.
Yakınlık korkusu ile nasıl başa çıkabiliriz?
Kişiler, terk edilme korkusu, reddedilme korkusu ya da çekingenlik gibi nedenlerden dolayı yakınlık kuramayabilirler. Kayıplar, ilk adımı atma cesaretinin kırılmasından kaynaklı başarısızlık yaşayabilirler. Kendinize zaman tanımanız atmanız gereken ilk adımdır. Çünkü korkunun üstesinden hemen gelemezsiniz. Yeterli zamanda gerekli adımları atmak gerekir. Geçmişinizde yaşadığınız kötü anılardan kurtulamayacak gibi hissedebilirsiniz. Zorlanabilirsiniz ama bu başaramayacağınız bir süreç değildir. Tek bir kötü anıyı tüm hayatınıza genellemek doğru bir seçenek değildir. Kendinize koyduğunuz hedefleri gerçekleştirdiğinizde yaşayacağınız mutluluğu düşünün. Korkunuz hedeflerinizin önüne geçmesin. Kendinizle barışın. Çünkü kendinizi sevmediğinizde aslında sizde var olan sevgiyi dışarı yansıtmanız da pek mümkün olmayacaktır. Kendinizi sevin ki sevginin gücü sizi mutlu etsin.
Tatil yapmanın insan psikolojisine pozitif etkisi var mıdır?
Psikolojik açıdan bakıldığında tatil hem uzaklaşma hem de odaklanmadır. Kişiler yoğunluktan uzaklaşıp birbirleri ile hoşça vakit geçirirler. Kişiler tatilde ihtiyaç duydukları şeyleri planlamalıdır. Plansızlık kargaşa getirebilir ve tatil istenmedik bir hal alabilir. Beraberinde stres getirebilir. Tatil yalnızca boş zaman geçirmek anlamına gelmez. Farklı olana yönelmek, çeşitlilik bireyi dinlendirir. Tatil kişiyi gündemden de uzaklaştırdığı için sakinlik getirir. Aile bireylerinin tatilden beklentilerini konuşmaları ve herkesin ihtiyacına göre tatil yapmak en uygun olanıdır. Böylelikle herkes hem kendi istediği tatili yapmış olur hem de birbirlerinin hatırını göz etmiş olur.
6 Maddede stresle ilgili yanlış bildiklerimiz?
-Stres herkes için aynıdır: Her insanın tepkisi kendisine özgüdür. Biri için stres yaratan durum başka biri için stres yaratmıyor olabilir.
-Stres her zaman kötüdür: Stresi yönetebildiğimiz zaman onu verimli hale getirebiliriz. Stresimize hâkim olamadığımız zaman bize zarar verir.
-Stres her yerdedir ve sizin yapabileceğiniz bir şey yoktur: Basit sorunlarınızdan başlayıp adım adım ilerlediğinizde sizi daha fazla huzursuz eden konular üzerinde daha etkili çözümler üretirsiniz.
-En bilinen yöntemler en geçerli yöntemlerdir: Kişilerin yapısı, bir durum karşısında verdikleri tepkiler farklıdır. Kişiye özgü olan yöntemler en etkili olandır.
-Belirti yoksa stres yoktur: Stres belirtileri ilaçla kontrol altına alınmış olabilir. Gizlenmiş olan bu belirtilere de ihtiyaç duyulur.
-Sadece önemli olan işaretler bize stresin varlığını gösterir: Bazı fizyolojik belirtilerin varlığı küçük sebepler olarak görülmemelidir.
Örneğin; baş ağrısı gibi bir belirti yaşantınızı etkiler ve stresinizi kontrol altına almanız gerektiğini size hatırlatır.
Acımasızlığın yok sayılan yönü: Psikolojik Şiddet
Psikolojik şiddet; aşağılama, kısıtlama, ihmal, aşırı kontrol hallerini içinde barındırır.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki dünyada ortalama üç kadından biri genellikle partnerleri tarafından olmak üzere şiddet görüyor. Fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik olarak da şiddeti yaşıyorlar. Psikolojik şiddet gören kişiler güven duygularını yitiriyor. Bu kişilerde depresyon ve kaygı bozuklukları da görülebiliyor. Psikolojik şiddeti çözmek için şiddeti uygulayan taraf yaptığı şeyin farkına varmalıdır. Farkındalık oluştuktan sonra çözüm için gösterilen çaba ilişkiye yön verir. Sorunlar hala çözülemiyorsa uzman görüşü almak faydalı olacaktır.
Kendinizle nefret savaşına girmeyin
-Size kendinizi iyi hissettiren, sürekli yargılamayan kişiler ile zamanınızı değerlendirin.
-Hayatta hepimizin gerçekleştirmek istediği hayalleri vardır. Yeni bir kariyer, farklı yerleri keşfetmek, aile kurmak gibi… Hayallerinizi gerçekleştirmek adına adım atın.
-Sağlıklı beslenme, düzenli uyku, spor yapmak sizi daha iyi hissettirecektir.
-Günlük tutup gün içerisinde yaşadığınız duyguları, nefrete neyin sebep olduğunu yazıp değerlendirme yapabilirsiniz.
-İyi şeyleri görmeyi, daha olumlu duygular beslemeyi deneyebiliriz. Öz şefkat, kişinin kendisine karşı olumlu tutumudur.
-Meditasyon yaparak kafanızdaki olumsuz düşünceleri uzaklaştırabilirsiniz. Meditasyon sizi sakinleştirir.
-Olumsuz bir olayla karşılaştığınızda nasıl hissettiğinizi düşünün. Bir iç ses geliştirin ve bu sesle konuşarak düşüncelerinizi düzenleyin.
-Kendi başınıza durum ile başa çıkamayacağınızı fark ettiğinizde uzman yardımı alabilirsiniz.
Kırgınlıkların üstesinden gelmenin 5 yolu
1- KARAR VERİN: Kırgınlıkları geride bırakmanın en önemli adımlarından biri karar vermektir. Karar veremediğimiz takdirde geçmişimizde yaşadığımız kırgınlıklar peşimizi bırakmayacaktır.
2- İFADE EDİN: Kırgınlıklarınızı karşınızdaki kişiye ya da kendinize ifade edin. İfade yoluyla aslında neye kırılmış olduğunuzu net bir şekilde anlayabilirsiniz.
3- SUÇLAMAYI BIRAKIN: Kırgınlıklarımız her zaman başka birinden kaynaklı oluşmaz. Kişi kendi mutluluğunu sağlamak için sorumluluk almalıdır.
4- ANI YAŞAYIN: Geçmişi yaşamaya devam etmek yerine bugüne odaklanıp anı güzelleştirin. Sürekli geçmişimizi, kırgınlıklarımızı düşünürsek güzel şeyleri yaşamaya zamanımız kalmaz.
5- AFFEDİN: Affetmek yola devam etmemiz için gereken güçtür. Affetmek aynı zamanda empati kurmanın da bir yoludur. Empati ile olayları karşımızdaki kişinin gözünden değerlendirebiliriz.
İkna yeteneğinizi geliştirmenin 5 yolu
1- KARŞINIZDAKİ KİŞİYİ İYİ TANIYIN: Hitap ettiğiniz kişinin değerlerini, tepkilerini, konuşma esnasında nasıl hareket edeceğini bilmiyorsanız ikna konusunda birtakım zorluklar yaşayabilirsiniz.
2- KENDİ DÜŞÜNCELERİNİZE ÖNCE KENDİNİZ İNANIN: Düşüncelerinizden emin olduğunuzda bu durum davranışlarınıza da yansır. Düşüncelerinizin güçlü yanlarının yanı sıra güçlü olmayan yanlarını da paylaşmanız fikirlerinizden emin olduğunuzun göstergesidir.
3- ZAMANINIZI İYİ DEĞERLENDİRİN: Sürecin içine karşınızdaki kişiyi de dahil etmeye çalışın. Böylelikle karşınızdaki kişi ile diyaloglar kurarak çözümler üretir, daha kısa sürede süreci tamamlamış olursunuz.
4- AÇIK VE NET OLUN: Düşüncelerinizi direkt olarak paylaşmanız daha sağlıklı bir iletişim kurmanızı sağlayacaktır.
5- BEDEN DİLİNİZE DİKKAT EDİN: Kişiler hakkında düşüncelerimiz onları ilk gördüğümüz anda şekillenmeye başlar. Dış görünüşe, temizliğe dikkat etmek ikna konusunda vermiş olduğumuz sözel mesajlar kadar önemlidir. Kişiler ilk olarak dış görünüşlerine göre yargılanırlar.
Duygusal yorgunluk nedir? Nasıl Başa Çıkılır?
Kendinizi gün içinde yormadığınız ya da bir rahatsızlık yaşamamanıza rağmen sürekli olarak bitkin düşmenizdir. İnsanlar duygusal yorgunluk hissettiklerini fark etmezlerse durum depresyona kadar ilerleyebilir. Duygusal yorgunluk, bedeni yorgun hissetmekten farklıdır. Bedensel yorgunluk dinlenme ile geçebilir fakat duygusal yorgunlukta insanlar ne kadar dinlenirse dinlensin yorgundur. Odaklanmada da problemler yaşanır.
Duygusal yorgunluğun kaynağı stres ve endişe olarak gösterilebilir.
-Kendinize zaman yaratın.
-Duygularınızı kontrol edin.
-Hedefleriniz ulaşılabilir olsun. Kendinizi güdülemek daha kolay olacaktır.
-Birden fazla şeye dikkatinizi vermeyin. Aynı anda birden fazla işle uğraşmak sizi yorar.
-Sizi çok fazla uyarıcının uyarmasına izin vermeyin. Daha az uyarıcıya maruz kalacak şekilde düzenlemeler yapın.
Neden can sıkıntısı yaşarız?
Can sıkıntısı dendiğinde aklımıza ilk gelen şey yapacak bir şey bulamıyor oluşumuz olabilir. Dikkatimizi bir şeye vermediğimiz zaman odaklanmada problemler yaşarız ve sıkılmamız bundan kaynaklanır. Herkes hayatında can sıkıntısını yaşamıştır. Yalnızlık, üzüntü, öfke gibi durumların nedeni de can sıkıntısı olarak gösterilebilir. Gün içerisinde yapılan hareketleri rutin bir şekilde yapmayı sürdürmek beraberinde can sıkıntısını getirir. Sahip olduğumuz yetenekler ile karşı karşıya kaldığımız durumun birbirine uygun olmaması halinde de yaşayacağımız zorluklar canımızın sıkılmasına neden olur. Yeni şeyler denemek can sıkıntımızı azaltacaktır. Çünkü farklı deneyimler farklı heyecanlar yaşatacaktır. Duygularını ifade edemeyen kişiler daha fazla sıkılmaktadır. Neden sıkıldığını bilmeyen, nasıl mutlu olacağına karar veremeyen kişi çözüm bulma konusunda da zorluk yaşar. Can sıkıntısı her zaman dış nedenlere bağlı değildir. Kendi potansiyelini kullanan kişi mutlu olmanın yolunu bulur. Can sıkıntısını gidermek için gerekli olan en önemli etken özgürlüktür. Dilediği zaman dilediği faaliyette bulunan kişinin canı sıkılmaz.
Beslenmenin psikolojimiz üzerindeki etkisi nedir?
Beslenme, temel ihtiyaçlarımızdan biri olan, hayatımızın tümünü etkileyen bir eylemdir. Psikolojimizi de etkilemektedir. Çevremize baktığımızda açken sinirli, huysuz, stresli olan insanlar görürüz. Beslenme bizi hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan olumlu ya da olumsuz şekilde etkilemektedir. Kahvaltı insanların güne mutlu bir şekilde başlaması için önemli bir öğündür. Kahvaltı yapan insanlar gün içinde daha mutlu ve enerjik olurlar. Yapılan bir araştırma fastfood, şekerli, işlenmiş, kızarmış besinlerin depresyon üzerinde olumsuz etkisi olduğunu göstermiştir. Kişilere psikolojik açıdan yararlı olan bazı yiyecekler vardır.
Bunlar kuruyemiş, bitter çikolata, muz, sarımsak, ceviz, bal, yumurta, bezelye gibi besinlerdir.Bu besinler protein ya da enerji sağlamalarının yanı sıra mutluluk da sağlamaktadırlar. Besinler mutluluğu sağlamak için gereklidir fakat öncelik kişinin kendini sevmesidir. Önemli olan toplumun sizden beklentileri değil sizin psikolojik ve fizyolojik açıdan neye ihtiyacınız olduğunu bilmenizdir. Düzenli beslenmenin yanında egzersizi de ihmal etmediğinizde kendinizi çok daha kolay mutlu edebilirsiniz.
Değersizlik duygusu yaşadığımızın belirtileri nelerdir?
Bu duyguyu yaşayan bireylerin günlük yaşamında keyifsizlik ve tatminsizlik gözlemlenir. Günlük hayatında kendisini daha çok geri planda tutmayı tercih eder. Sosyal çevresinde kendi fikirlerini beyan etmekten ziyade daha çok uyum sağlarlar.
Sevgiyi, ilgiyi, merhameti kendine hak olarak görmeme eğilimi gösterebilirler. İkili ilişkilerinde ilk adımı atmaktan ziyade karşı taraftan beklerler. Herhangi bir sorun yaşandığında alttan alan taraf olurlar.
Alışıyor musunuz yoksa duyarsızlaşıyor musunuz?
Hayatımızın akışında hoşumuza gitmeyen bir duruma çözüm bulmamız veya bize iyi gelmeyecek birisinden uzaklaşmamız her zaman mümkün değildir. Böyle durumlardan kaçamıyorsak öğreneceğimiz şey duyarsızlaşmaktır. Bizi mutsuz eden anlara, kişilere karşı duyarsızlaşmayı öğrendiğimiz takdirde olumsuz etkilerini hayatımızda azaltmış oluruz. Ortadan kaldıramadığımız her durum için kaçmak yerine başa çıkmayı öğrenmeliyiz. İyi hissetmenin temelinde olumsuz faktörlerin hiç olmaması değil olumsuzlukların içinde iyi gelecek olan duygu ve düşünceleri belirleyip odaklanmak vardır.
Başkalarını memnun etmek için aşırı fedakarlık gösterdiğinizin 3 işareti
Hayatınızı başkalarını memnun etmeye adadığınızı, devamlı aşırı fedakarlık gösterdiğinizi anlatan belirtiler:
-Bu çabaya sahip bireyler başkalarının isteklerini kendi isteklerinden öne koyarlar. Bu bireyler uyumlu, anlayışlı ve yardım etmekten hoşlanan bireylerdir.
-Genellikle kendilerini ihmal ederler. Başkalarının onayını almak önemlidir bu sebepten başkalarını memnun etme çabası sıklıkla görülmektedir.
-Diğer bireylere karşı hayır demekte zorluk yaşanmaktadır. Uzun vadede herkese yetişmeye çalışmak bir süre sonra strese maruz kalmanıza neden olabilmektedir.
Kendine yabancılaşma (Depersonalizasyon) Belirtileri
Kişinin kendisini karşıdan izlemesidir. Kendisi ile ilgili şeyler düşünürken başkasının gözünden izliyormuş, bakıyormuş gibi hissetmesidir. Daha çok yetişkinlik döneminde rastlanmaktadır. Bu durumda bireyin gerçeklik algısı kısıtlanır, azalır. Gerçek dışı şeyler ise gerçek olarak algılanmaya başlanabilir. Yaşanan olayları anlık tepki vermekte zorlanmalar görülebilir. Genelde tepkisiz kalmak tercih edilmektedir. Kişi bu durumda çevresinde olup biten olayları anlamakta güçlük çekmektedir.
Kimlik Bunalımını Tetikleyen Şeyler Nelerdir?
Kimliğimiz bizler için kendimizi tanıma, anlama ve çözümleme şeklimizdir. Değişimlere uğrayabilen bir süreçtir. Günlük hayatta yaşanılan duygu değişimleri, birtakım olaylar zaman zaman bize kendi benliğimizi sorgulatabilmektedir. Bu duruma kimlik bunalımı denmektedir. Cinsiyet ayrımı olmadan tüm yaş gruplarında buna rastlanılmaktadır. Fazla stres, depresyon, anksiyete durumları da kimlik bunalımını tetikleyen faktörler arasındadır.