Salı - Pazar09:00 - 20:00
OfisAy Palas Rezidans Hoşnudiye Mahallesi 732. Sokak N: 34 D: 37 Tepebaşı / ESKİŞEHİR
Bizi Takip Edin

Ergen Terapisi

5 Ocak 2023by enesdincer0

Büyümeye başlamış olmanın getirdiği kimlik arayışı, ruhsal ve bedensel değişimlerin yaşandığı bir süreç olan ergenlik döneminde hem o dönemi yaşayan bireyler hem de aileleri için inişli çıkışlı birçok durumun yaşanması muhtemeldir.

Ergenlik dönemi bir geçiş dönemidir. Ve bu geçiş dönemi birçok zorluğu barındırır.Bu dönemde hem bedenen hem de ruhsal açıdan birçok değişim yaşanmaktadır. Ergenlik dönemi arkadaşlık ilişkilerinin de yeniden şekillendiği bir süreçtir. Arkadaşlığın yanı sıra aile içi iletişimde de değişiklikler yaşanabilmektedir.

Ebeveyn tutumları ve gözlemleri bu süreç boyunca yol gösterici bir unsurdur. Doğru arkadaşlıklar, aile ve arkadaşlar arasında doğru iletişim bu dönemde önem kazanmaktadır. Bu değişimler ile baş etmekte ve değişimlere uyum sağlamada hem ergenlik dönemini yaşayan birey için hem de ailesi için belli başlı zorlukların aşılması hedeflenir. Beraber karşılıklı iş birliği içerisinde yürüteceğimiz bu terapi sürecinde ergenlik döneminde yaşanan bedenen ve ruhsal değişimleri daha iyi fark edecek, ortaya çıkardığı zorluklar için çözüm yolu bulup, önümüze çıkması ihtimal zorluklar içinde pratik çözümcül olma yetisini geliştireceğiz. Ergenlik döneminde doğru şekilde yönlendirilme yapılmaması halinde bireyin kimlik arayışının olduğu bu dönem temel olacak ve yetişkinliği de bu çerçevede gelişim gösterecektir. Terapiye düzenli ve istekli katılım ile beraber gelişmelerin sonucunda hem bireyin hem de ailesinin yaşam kalitesi olumlu yönde etkilenecektir. Bu terapi sürecinde yönlendirmeler yapılırken aile etik kuralları ihlal edilmeden seanslar gerçekleştirilir. Bu süreç ergenlik döneminde bireyin kendisini tanıması, anlamasını sağlayan bir süreçtir. Eskişehir ergen psikolog olarak gerçekleştirdiğimiz terapilerde bu dönemde yaşanacak olan sorunların önüne geçilebilmesi, duygu ve düşünce değişimlerinin kontrolü, aile ile daha ılımlı bir bağ kurulması, isteklerin şekillendirilmesi gibi konularda fayda sağlanmaktadır. Terapi süreci ve işleyişi ihtiyaç duyulan desteğin sebebine ve derinliğine göre şekillenmektedir.

Beraber çalışabileceğimiz konulardan bazıları ise şöyledir;

-Aile ve arkadaşlık ilişkileri
-Sınav kaygısı
-Ders çalışma problemleri
-Özgüven düşüklüğü
-Sosyal fobi
-Başarısızlık düşüncesi
-Stres, motivasyon eksikliği
-Akran zorbalığı
-Ani öfke patlamaları
-Takıntısal davranışlar
-Dikkat dağınıklığı
-Ebeveyn çatışmaları
-Beslenme düzeni ve yeme bozuklukları
-Ani duygu değişimleri

Ergen terapisi hangi yaşlar arasında uygulanır?

Ergen Terapisi, 11-18 yaş arasını kapsayan seanslardır.

Ergen terapisinde ne amaçlanır?

Bireyin ergenlik dönemi içerisinde yaşayabileceği değişimlerin sebeplerini anlayabilmesi, bu değişimleri yönetebilmesi ve adapte olarak ergenlik dönemini kaliteli ve sağlıklı geçirebilmesi amaçlanmaktadır. Kendisini tanıma yolunda terapi süresi boyunca tarafsızca yaklaşılarak kendisini güvende hissetmesi öncelikli amacımızdır.

Seansların içeriği nasıldır?

Yetişkin terapisinden farklı olarak ergen terapisinde sürece gerekli görülebilen bazı durumlarda aile bireyleri de dahil edilebilmektedir.

Ergenlik döneminde hangi durumda uzmandan destek alınmalıdır?

Ergenlik dönemi günlük hayatta ve alışagelmiş rutinlerde değişiklikler yaratan bir süreçtir.  Normalden daha farklı aktivitelere ve davranışlara yönelim gözlemlenebilir. Duygusal anlamda inişli çıkışlı ruh hali, öfke patlamaları, bağımsızlık arzusu, tahammülsüzlük, yalnız kalma isteği en belirgin değişimlerdendir. Bu değişimler ergenlik dönemini yaşayan bireye ve yakın çevresine olumsuz şekilde yansıyorsa mutlaka bir uzmandan destek alınmalıdır.

Çocuğum için en iyi psikolog kimdir?

En iyi psikolog diye bir kavram yoktur. Bütün meslektaşlarımız eğitimini tamamlamış alanında uzman kişilerdir. Size en uygun psikolog çocuğunuz ile iyi iletişim kurmuş bir psikologdur.
Çocuğunuz ile iyi iletişim kurabilen psikolog sürecin olumlu geçmesine çok fayda sağlayacaktır.

Kısa Kısa Bilgiler

Etkili Öğrenme Modeli nasıl olur? Stratejileri nelerdir?

ARALIKLI YA DA TOPLU ÖĞRENME

Günde bir saat veya haftada üç gün ikişer saat vb. program yaparak düzenli aralıklarla çalışan öğrenciler vardır. Bu yönteme aralıklı çalışma diyoruz. Bütün dönem boyunca ders kitabına nadiren göz atan, fakat, sınavdan hemen önce “sıkışık” bir çalışma devresine giren öğrenciler vardır. Bu çalışma biçimine ise toplu çalışma diyoruz. Toplu çalışmanın bazı olumlu yönleri vardır. Bireyler amaçlarına çok yaklaştıklarında güdüleri de kuvvetlenmektedir.  Yaklaşan bir sınava son dakikada çalışan öğrencinin güdüsünün de düzenli olarak çalışan öğrencininkinden fazla olduğu düşünülebilir. Çoğu öğrenmelerde, özellikle sözel öğrenmelerde, unutma eğrisi hızlı bir düşüşle başlar. Dolayısıyla, son dakikada yapılan sıkışık çalışma, sınavdan önce unutmanın meydana gelmesi için çok kısa bir zaman süresi bırakmış olacaktır. Çoğu materyalin öğrenilmesinde, düzenli aralıklarla çalışmak daha iyi sonuçlar verir.

SONUÇLAR HAKKINDA BİLGİ

Kendisinin ne kadar hatalı ya da hatasız olduğu hakkında hemen geribildirim alan öğrenci, genellikle çabuk öğrenir. Ne kadar gelişme gösterdiğini kesin olarak bilmeyen öğrenici ise genellikle yavaş öğrenir, hatta hiç öğrenemeyebilir. Geri bildirim yokluğu, sadece ders kitaplarından çalışan ya da ders dinleyerek öğrenen öğrenciler için devamlı bir güçlük kaynağıdır. Kim bilir kaç kere, girdiğiniz bir sınavın sonucu sizi memnun etmediğinde “sorunun cevabını bildiğimden emindim” diye söylenmişsinizdir. Aslında buradaki sorun, sizin kesin olarak ne kadar bildiğinizi bilmemenizdir. Sınav, öğrencinin sonuç hakkında bilgi edinmesi için bir araç olmaktadır. Birçok öğrenci sınavdaki durumlarını öğrendikten sonra, kendilerine ikinci ya da üçüncü bir şans verildiğinde notlarını hayli yükseltmektedirler.

OKUMA YA DA ANLATMA YÖNTEMİYLE ÖĞRENME

Anlatma ya da ezberden tekrarlamada kullanılabilecek pek çok yöntem vardır.

Örneğin, yabancı bir dilde kelime öğrenmeye çalışıyorsanız, çiftler halinde öğrenmeyi sağlayan kartlar kullanabilirsiniz. Bu kartların bir yüzüne kelimenin bir dildeki karşılığı yazılmıştır; siz bu kelimenin diğer dildeki karşılığını verirsiniz, sonra da kartın arkasını çevirerek cevabınızın doğru olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Ya da ders kitabındaki bir materyali çalışıyorsanız, okuduktan sonra onu özetleyebilirsiniz. Bu özetlemede, eğer düşünerek yapıyorsanız, bir anlatma türüdür. Ayrıca bu özet size, daha sonra konuyla ilgili ayrıntıları yüksek sesle ya da içinizden tekrarlarken ipuçları da sağlayabilir. Sınav öncesi diğer öğrencilerle birlikte yapılan yoğun çalışma oturumlarında, bir öğrencinin soru sorup diğerinin cevaplaması da anlatma yönteminin bir başka kullanılış şeklidir.

BÜTÜN HALİNDE YA DA PARÇALARA BÖLEREK ÖĞRENME

Parçalara bölerek öğrenmenin yararları, öğrenenin güdülenmesine yardım etmesi ve bir parçayı iyice öğrendiğinde, kendisini başarılı hissetmesine olanak sağlamasıdır. Materyalin bütünü çok uzun ve öğrenilmesi güç ise, bu kural özellikle geçerlidir. Diğer taraftan bu yöntemin iki önemli olumsuz yönü vardır. İlki, öğrenilen parçaların bir araya getirilmesi için ek tekrarlara gerek duyulmasıdır. Diğeri ise, parçaları birbirine karıştırma ve sıralarını bozma tehlikesidir.Bazı koşullarda ise, bütün halinde öğrenme, bölerek öğrenmeden daha verimlidir. Bu koşullardan biri; bütünün, dinlenmeler arasında çok fazla çalışma gerektirmeyecek kadar kısa olduğu durumlardır. İkincisi, malzemenin çok anlamlı ve kolayca birbirine bağlanabilir olduğu durumlardır. Üçüncü koşul ise, öğrencinin yeteneğine bağlıdır. Çoğu materyalde; öğrenci, bütünü çalışma yöntemi ile işe başlamalı, özel çaba gerektiren bölümlere daha fazla dikkat sarf etmeli ve sonra tekrar bütün olarak çalışma yöntemine dönmelidir. Örneğin, bu ders kitabındaki bir bölümü çalışırken, bütün-parça-bütün sırasına uyarak çalışmak, iyi bir strateji olur.

Meslek seçerken nelere dikkat etmeliyim?

Meslek seçimi yaparken öncelikle kendinizi tanımalısınız. İlgileriniz, yetenekleriniz ve değerleriniz meslek seçiminizde etkili olacaktır. Önceliklerinizi belirlemelisiniz.

İlgi, yetenek ve değerlerinize uygun olabilecek meslek alanlarını araştırmalısınız. Bu mesleklerin gereklilikleri ile kendi kişilik özelliklerinizi karşılaştırmalı ve nelerin size uygun olup, nelerin uygun olmadığını belirlemelisiniz. Seçtiğiniz mesleği hayatınızın sonuna kadar yapmak zorunda olmadığınızı unutmamalısınız. Nasıl bir iş yaşamının ve çalışma ortamının sizi mutlu edeceğini hayal etmek, meslek seçerken size çok yardımcı olacaktır. Meslek seçimi sürecinde bir uzmandan destek almanız işlerinizi kolaylaştıracak ve attığınız adımların, çizdiğiniz yolun daha rahat bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır.

 

Meslek seçiminde kararsızlık neden kaynaklanır?

Gençlerin meslek seçiminde kararsızlık yaşamasının nedenlerinden biri, kendilerini henüz tanımıyor olmalarıdır. İlgi ve yeteneklerinden haberdar olmayan bir kişi, yapmak isteyeceği ve kişilik özelliklerine uygun bir meslek bulmakta zorlanabilir. Meslek alanlarına dair bilgi azlığı da gençlerin işini zorlaştıran faktörlerden biri. Unutmamak gerekir ki dünya hızla gelişiyor ve sahip olabileceğimiz meslekler doktorluk, öğretmenlik, mühendislik ve avukatlıktan ibaret değil. Meslek seçimi yapacak kişilerin bunlardan daha fazla seçeneği olduğunu bilmemesi işlerini zorlaştırıyor. Özellikle ailenin beklentileri, meslek seçimi yapacak olan gençleri kararsızlık içinde bırakabiliyor. Burada ailenin ve gencin beklentileri, istekleri, hayalleri, değerleri her zaman birbiriyle örtüşmeyebiliyor. Yaşanılan ülke ve toplumun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik durum meslek seçimi sırasında geçlerin kafasını karıştıran en önemli faktörlerden biri.

 

Ergenlik döneminde spor yapmanın faydaları nelerdir?

Ergenlik döneminde spor yapmak öncelikle fiziksel gelişime büyük katkı sağlar. Bu dönemde hızlı bir gelişim gösteren bedenin çok daha güçlü, sağlıklı ve dayanıklı olmasına olanak verir.

Ergenlik döneminde fiziksel aktivitenin olması, spor yapmak duyguların kontrolünü sağlamaya da destek olur. Özellikle ergenlik döneminde en yoğun yaşanan duygulardan biri olan öfkenin, fiziksel enerjiye dönüştürülerek sistemden çıkmasını sağlar. Özellikle takım sporları, ergenlik döneminde sosyal gelişimi fazlasıyla destekler. Takım çalışması, iş birliği, empati gibi duyguların gelişmesine yardımcı olur. Üstelik aynı şeyi yapmaktan keyif alan insanlarla bir arada olunduğundan iletişim becerilerini ve sosyal ilişki kurmaya dair diğer becerileri de geliştirir. Spor yapmak hayat deneyimi az olan ergenlik çağındaki bireyin rekabet, başarı ve başarısızlık gibi kavramların güvenli bir ortamda deneyimlenmesine olanak sağlar. Ergenlik döneminde spor yapmak gençlerin disiplinli ve istikrarlı olmasını da sağlar.

Spor yapmak beraberinde sağlıklı beslenmeyi de getirdiğinden bu dönemde yaşanabilecek yeme bozukluklarının ve diyabet, obezite gibi sağlık problemlerinin önüne geçilmesinde de etkilidir. Ergenlikte spor yapmak gencin özgüvenini de olumlu yönde etkiler. Spor yapmak bir ergenin bu dönemde en fazla ihtiyacı olan şeyi, sorumluluk almasını sağlar. Ergenlik dönemi, geçlerin depresyona girme olasılıklarının çok arttığı bir dönemdir. Yapılan araştırmalar, spor yapmanın depresyon belirtilerine iyi geldiği ve iyileşmede fayda sağladığını öne sürmektedir.

 

Ergenlerde gelecek kaygısı nedir? Nasıl başa çıkılır?

Yetişkinliğe hazırlanan bireyin kafasında zaten hem kendisine hem de çevresine dair pek çok soru vardır. Bunlardan bir tanesi de “Yeterli miyim?” sorusudur. Ergenin kendisi ve çevreye dair fikirlerinin, dünya görüşünün oluştuğu bu yıllar hayatının ilerideki yıllarında onu neyin beklediğine dair kaygılanmasına sebep olur. Genç, olumsuz koşullar içinde hayatını sürdürüyorsa ister istemez geleceğe dair kaygıları gün yüzüne çıkacaktır. Bu noktada kaygılarını yönetebilmesi ve var olan koşulları en iyi şekilde değerlendirebilmesi gerekmektedir. Bireyin kendinden beklentileri, ailesinin veya çevresindeki diğer insanların beklentileri geleceğe dair kaygıları arttırır. Ekonomik dalgalanmalar, doğal afetler, salgın hastalıklar, savaşlar, siyasi gerilimler, seçimler vb. durumlar hem ergenlerde hem de yetişkinlerde gelecek kaygısına sebep olmaktadır. Gencin içinde bulunduğu arkadaş gurubu, sevgilisiyle ileriye dönük yapılan planlar da gelecek kaygısına sebep olur. Öncelikle kaygınızın tamamen normal ve anlaşılabilir bir durum olduğunu, bu kaygıya sahip tek kişi olmadığınızı aklınızdan çıkarmayın. Değişen koşulları en iyi şekilde değerlendirmeye çalışın.

Geleceğe dair gerçekçi hedefler koymalısınız. Gerçekliği olmayan hedefler koymak hedefe giden yolda motivasyonunuzu kaybetmenize, kendinize ve geleceğe dair kaygılarınızın artmasına sebep olacaktır. Hedefinize giden bir yol haritanız olsun. Bilinmezlik ve belirsizlik kaygıyı arttırır. Umudunuzu yitirmeyin ve denemekten vazgeçmeyin. Şimdiyi yaşamayı unutmayın. İyi bir gelecekte var olmak için şimdiyi, bugünü en iyi şekilde değerlendirmek gerekir.

 

Ergenlik çağında depresyon belirtileri nelerdir?

Depresyondaki çocuk/genç, dikkatini yoğunlaştırmada zorlanır, genel olarak isteksizdir, uyku ve iştahında bozulmalar görülür. Depresyon, tek atak şekilde olabileceği gibi tekrarlayıcı bir seyir de izleyebilir. Çocuklarda daha çok dalgalı seyir hali gözlenir.

Eğer bir çocuk/genç depresyonda ise:

  • Sürekli üzüntülü ve umutsuzdur.
  • Bir zamanlar keyif aldığı sosyal ortamlardan ve aktivitelerden uzaklaşmaya başlar.
  • Okul başarısında düşüş gözlenir.
  • Yemek yeme ve uyuma alışkanlıklarında değişiklikler görülür.
  • Karar vermekte zorlanır, dikkatini yoğunlaştıramaz.
  • Özgüveninde önemli bir düşüş olur ve kendini çeşitli konular için suçlu hisseder.
  • Sık sık fiziksel şikayetleri ortaya çıkar.
  • Enerji ve isteklilik halinde bir azalma olur.
  • Alkol ve madde bağımlılığına bir yatkınlık geliştirir.
  • İntihar veya ölüm hakkında sıklıkla düşünmeye başlar.

Ailelerin öncelikle çocuklarının davranışlarını yakından izlemeleri, çocuklarının söylemlerine dikkat etmeleri, özellikle kendilerine zarar verecekleri yönündeki ifadelerini çok ciddiye almaları gereklidir. Böyle durumlarda ailelerin çocuklarına anlayışla yaklaşmaları, onu yargılayıcı bir tutum içinde olmamaları ve çocuğu yalnız bırakmamaları uygun olur. Yapılacak en doğru şey zaman geçirmeden bir uzmana başvurmaktır.

 

Çocuğum kitap okumuyor, ne yapmalıyım?

Çocuklar öğrenme sürecine anne ve babalarını model almakla başlar. Ailesini taklit ederek onlarla bağ kurmaya çalışır. Bu nedenle çocuğumuzun bizden duyduklarını değil, bizim yaptıklarımızı önemseyeceğini unutmayalım. Biz televizyon izliyorsak, televizyon izlemeyi; kitap okuyorsak, kitap okumayı eğlenceli bulacaklardır. Çocuğunuzun yanında kitap okumuyorsanız, okumalısınız. Kitap okumanıza tanıklık etmesi, onu okumaya teşvik edecektir. Doğru kitap seçimi, çocuğun okuma alışkanlığı kazanmasında kilit rol oynar.

Öncelikle çocuğunuza alacağınız kitap hakkında fikir sahibi olmalısınız. Sonra kitabın çocuğun ilgisini yansıttığından, kitabı merak edeceğinden emin olmalısınız. Bu nedenle çocuğunuzun ilgi alanlarını yakından takip etmeli, bu alanları konu eden kitapları bulmalısınız. Bir alışkanlığı devam ettirmek içsel motivasyon gerektirir. Sürekli ödül, davranışın amaç olmaktan çıkıp araç olmasına neden olur. Ödülle pekiştirilen dış motivasyonla çocuk “ödül yoksa davranış yok” anlayışına kapılır. Ödül; iç motivasyonu olmayan, okumaya tamamen isteksiz, okumayı reddeden çocuklar için son çare olarak düşünülebilir. Ancak ödüller çocuğun kitabı anlayarak okuduğundan emin olduktan sonra verilmelidir. Dış motivasyonla başlanan bu yolculukta okuma davranışı mutlaka iç motivasyona dönüşmelidir. Ödül, doğru zamanda kesilmelidir.

 

Ergenlik döneminde flört ilişkilerine ebeveyn yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Öncelikle çocuğunuzun sevgilisi olduğunu ondan değil başka bir kaynaktan öğrendiyseniz kendisi söyleyene kadar bekleyin. Sizinle paylaşması için küçük teşviklerde bulunabilirsiniz. Bunun dışında ailelerin ergenlerde flört ilişkilerine yaklaşımında dikkat etmesi gerekenler:

-Sizinle ilişkisini ve hayatıyla ilgili diğer konuları paylaşabilmesi için aranızda güven ortamı oluşturun.

-Çocuğunuz sizinle sevgilisi olduğunu paylaştığında aşırı bir tepki vermekten kaçının.

-Çocuğunuz bir flörtü/sevgilisi olduğunu söylediğinde öncelikle onun bu konu hakkında ne hissettiğini sorabilirsiniz. Bu ona seçimlerinin ve duygularının önemsendiğini hissettirecektir.

-Çocuğunuza sürekli ilişkisini sormaktan kaçının. Onun size anlatması için uygun ortamı yaratın.

-Çocuğunuzun bu ilişkide kendisini ve ilişkileri öğrendiğini unutmayın.

-Eğer sakıncalı bir durum görüyorsanız (çok erken yaşta flört gibi) çocuğunuza gördüğünüz riskleri, konu hakkındaki düşüncelerinizi açıkça anlatın.

 

Ergenlik döneminde rastlanan takıntılar nelerdir?

Öncelikle takıntı, istenmeden ortaya çıkan ve kişide yoğun kaygı ve korkuya neden olan, tekrarlayıcı, zorlayıcı duygu, düşünce ve dürtülerdir. Takıntıları olan kişiler bu düşüncelerin bir mantığı olmadığının farkındadırlar, ancak bu durum düşüncelerinin ve kaygılarının oluşmasına engel olmaz. Ergenlik döneminde fiziksel değişimler ön plandadır. Bu yüzden kişinin fiziğinde meydana gelebilecek cilt problemlerine, kilo değişimlerine takılabilir. Hatta bu takıntılardan dolayı çevresinden ve ailesinden kendisini soyutlama eğilimi gösterebilir. Fiziksel değişimleri tetikleyen bir unsur sağlıksız beslenme alışkanlığıdır. Sağlıksız beslenmenin hem fiziksel hem de psikolojik yönden olumsuz etkileri mevcuttur. Aynı zamanda ergenlik süreci içerisinde kimlik arayışından dolayı bağımsızlık isteyebilir ve daha bireysel aktivitelerde bulunmak için çaba sarf edilebilir. Müdahale anında gergin tepkiler verilebilir. Bu tepkiler ve değişimler ergenlik dönemi içerisinde normaldir ancak kendisine ve çevresine olumsuz etkileri yansımaya başladığı zaman bir uzmandan destek almak gerekebilir.

 

Ergenliğe geçiş döneminde ebeveynler nasıl yaklaşmalı?

Çocuğunuz dış dünyaya açılırken sizin rehberliğinize ve korumanıza ihtiyaç duymayabilir.

Ama yapacaklarını, kendisine güvenerek ve daha az korku duyarak yapabilmesi için sizin varlığınızı hissetmeye ihtiyaç duyacaktır. Olayları akışına bırakın ve çocuğunuza güvenin. Birtakım hatalar mutlaka yapacaktır ama iyi seçimler yaptığı da olacaktır. Bu mesajları çocuğunuza iletin. Hepimiz kötü birtakım seçimler yaparak ve bunların sonuçlarını yaşayarak, iyi seçimler yapmayı öğreniyoruz. Yetişkinler dünyasına tam anlamıyla girebilmek için ihtiyaç duyduğu güvenin gelişmesi için çocuğunuz, sizi olabildiğince uzağa itecek ve bir birey olarak yeteneklerini keşfetmeye çalışacaktır. Bunu kişisel bir şey olarak algılamayın, bu çocuğunuzun sizden nefret ettiği veya sizin iyi birer ebeveyn olmadığınız anlamına gelmemektedir. Siz de bu yaşlarınıza geri dönün. Ailenizden ayrı bir kimlik oluşturmaya çalıştığınız zamanları hatırlayabilirsiniz. Şimdi ikinci adımı atın: Çocuğunuzun siz olmadığını hatırlayın. Siz, kendinize ait geçmişi, mahremiyetleri ve bireysel ihtiyaçları olan biriydiniz. Çocuğunuz da aynen öyle. Kendi deneyimlerinizi veya geçmişinizi çocuğunuza da yaşatmaya çalışmayın. Çocuğunuza güvendiğinizi ona iletin ve çocuğunuzun bu güven ortamında yaşaması için cesaretlendirin. Şu an çocuğunuzla aranızda geçen her şey, ilerde onunla bir yetişkin olarak kuracağınız ilişkinin temellerini oluşturacaktır. Çocuğunuz 25, 30 veya 40 yaşlarına geldiğinde, onunla ne tür bir ilişkiniz olacağını hayal edin. Bunun nasıl bir ilişki olmasını arzu ederdiniz? Siz bugün o ilişki için gerekli olan temelleri atıyorsunuz.

 

Çocuğum ders çalışmıyor, ne yapmalıyım?

Ergenlik döneminde ailelerin en büyük şikâyetlerinden biri de çocuğum ders çalışmıyor şeklindedir. Genellikle çocukta “Ders çalışmak çok sıkıcı, ders çalışırken vakit kaybediyorum, ders çalışırken dikkatim başka şeylere kayıyor.” şeklinde genel düşünceler görülür. Bu düşüncelere sahip birine “hadi kalk artık, ders yapman lazım” ya da “hiç ders çalışmıyorsun” tarzında baskılarda bulunmak ergenlik dönemi içerisinde aile içi iletişimi zedeleyebilir. Bu düşüncelere sahip birey ders çalışırken dikkatini toplayamaz ve verim alamaz. Bireyin bu konuda motivasyonunun yükseltilmesi ve düşünce kalıplarından uzaklaştırılması gerekir.

 

Sınav kaygısı nedir? Başa çıkma yöntemleri nelerdir?

Sınav kaygısı, öğrenilmiş bilgilerin sınav esnasında hatırlanmasına, verimli ve doğru şekilde kullanılmasına engel olan bir durumdur. Sınavlara yüklenilen anlam, sınav kaygısını da arttırmaktadır. Kişi sık sık kendisini eleştirir, sınavlarda başarısız olacağım düşüncesine kapılır. Hem fiziksel hem de psikolojik belirtileri vardır. Kişi bu durumda kendisini gergin ve karamsar hissedebilmektedir. Aynı zamanda terleme, baş ve mide ağrısı şeklinde de belirtileri vardır. Sınav kaygısı bireyin   çabası ile geçebilir bir durumdur. Bunun için uygulanacak, yapılacak birçok yöntem mevcuttur.

 

Sosyal fobi nedir?

Sosyal Fobi, sosyal ortamlarda gözlemlenen ve ortaya çıkan bir durumdur. Genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde rastlanır. Sosyal ortamlarda gerginlik ve huzursuzluk hissedilir.

Arkadaş edinmekten, yeni insanlarla tanışmaktan, sosyalleşmekten keyif alırlar fakat hissettikleri huzursuzluk yüzünden geri planda  kalmayı tercih ederler. Yoğun kaygı sosyal fobinin en belirgin özelliğidir.

 

Olumsuz beden algısı

Bu algıya sahip kişiler kendi bedenlerini beğenmez ve başkalarının da kendisi gibi beğenmeyeceğini düşünürler. Bu düşünce sadece bedenen değil tavır ve tutumlarıyla da  ilgilidir. Ruh sağlığına olumsuz şekilde yansımaktadır. Beden algısının olumsuzlaşmasına kadınlarda daha çok rastlanır.

Beden algısı aynı zamanda benlik saygısı ile de ilgilidir. Bazen bu beden algıları gerçeğe dayanmayabilir. Beden algısının oluşumunda çocukluk dönemi yaşananlar, çevresel faktörler, başkasının yaptığı yorumlar, benlik saygısı etkilidir.

 

Helikopter ebeveyn nedir?

Yaşam şartları, ekonomik kaygı, gelecek kaygısı, sınavlar vb. faktörlerin ebeveynleri daha endişeli, daha stresli, daha kontrolcü hale getirmektedir.

Helikopter ebeveyn şeklinde tabir ettiğimiz aileler çocuklarından genellikle yüksek başarı beklentisi içerisinde olurlar. Bu beklentiden doğan aşırı ilgi ise zaman içerisinde olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Her ortamda çocuklarından bahsetmek, çocuğun sorumluluklarını çocuk yerine kendilerinin yapması, fazla kontrolcü yaklaşmak ve her alanda çocuğa müdahale etmek gibi bu durumlar örnek sayılabilir. Bunun sonucunda çocukta depresyon ve kaygı bozukluğu görülme ihtimali artmaktadır.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Call Now Button